Geçen hafta çok değer verdiğim bir abimin babasının vefat ettiğini öğrendim. Sevdiğimin yanında olamamak, dostların arasına uzun yolların girmesi bizi üzse de Yusuf Abim her daim dua ettiğim, aklımdan hiç çıkmayan eşsiz bir insandı benim için. Rabbime şükür hep iyi insanlarla karşılaşıyordum, sevdiklerimin duası bize güç veriyor, gittiğim birçok gurbet memleketinde Hızır gönüllü insanları buluyordum. Yusuf Abimi düşününce anılarımın gözümde depreştiği bir gün geçirdim ve bu yazımı kaleme aldım. Üniversitemi bitirmiş, yüksek lisans tezimi hazırlamak için Ankara’da hem İşkur kursu görüyor hem de sevdiğim görmeengelli bir dostumla ev tutup, para biriktirip, geleceğe yönelik planlar yapıyordum. 2000 li yıllarda engelli sınavlarına girmiş, çaldığım iş kapılarından olumsuz cevaplar almıştım. Millî Eğitim Bakanlığının 5000 engelli memur alacağını öğrenince formasyonum olmadığı için öğretmen olamamış, memur olarak sınava girmiştim. Heyecanla sonucumuzu bekliyorduk. Bir yandanda biriktirdiğimiz paralarla iş bulamazsak Ankara’da bir işporta tezgâhı bulup emeğimizle iş kurmayı düşünüyordum. Hayalimde parfümeri işi olduğundan buna yönelik fikirler geliştiriyordum. Ankara’da öz abim dediğim, Afşin Abimin ilgi ve alakasıyla güç kazanıyordum. Yüreğimde o kadar büyük bir yere sahip ki kendisini hiçbir söze kaleme sığdırıp anlatamıyorum. Bazı insanları gönlünüzde taşıyıp, hiç kimseyle paylaşmak istemezsiniz. O da öyle bir insan. Bir gece Ramazan orucumuzda sahur vakti, sınavların açıklandığı haberiyle mutlu oldum, önce şaka yapılıyor sansak da birbirimize bu konuyla ilgili espri yapmayacağımız sözünü hatırlayarak, arkadaşa sonucuma baktırdım. Karabük ili Millî Eğitim Müdürlüğüne memur olmuştum. Çok sevdiğim Ankara’dan ayrılacaktım, Karabük nasıl biryerdi soruları kafamda dönerken endişelerimi Afşin Abimle paylaşıyordum. Yersiz kaygılarımı rahatlatan abim bizimle mutluluğumuzu paylaşıyordu. Çalışacağım yer merkez değil Karabük ilinin Eskipazar ilçesi olarak düşünülmüştü. Elime valizimi alarak tek başına gelmiştim Eskipazar’a. Güzel, küçük ve havası temiz bir ilçeydi. İlk gün işlemleri yaptırıp kalacak yer aramaya başlamış, o bölgenin halkıyla görüşüp bir ev kiralamaya çalışmıştım. Tam evimi bulacağım diye sevinirken, ev sahibinin görmeengelli olduğumdan dolayı ev verme konusunda tedirginliğini öğrenmiştim. Yöre halkının desteğiyle öğretmenevinde kalmaya başlamıştım. Acaba ne iş yapacaktım? Boş oturmak istemiyordum. Kurumun internet erişilebilirliği de bugünkü kadar görmeengellilere uygun değildi. Şuanda yazışmaları rahatlıkla yaparken, o dönemlerde sıkıntı yaşıyorduk. Müdürlüğün santrali fazla işlemiyordu. Bilgisayar kullanıyor, Millî Eğitimin okullar için dağıtacağı cd’leri çoğaltmaya çalışıyor, yapabileceğim iş olursa hemen atlıyordum. İlçede çok engelli yoktu, ancak engelliler için bir şeyler yapmak istiyor, sık sık ilçe kaymakamlarını ziyaret ediyordum. Birkeresinde Eskipazar cezaevinde İstiklal Marşı ve Mehmet Akif konulu sunum yapacak biri istenmiş, ben gönüllüyüm diyerek mahkûm kardeşlerimizle söyleşi yapmıştım. Bu olay benim için büyük bir öneme sahipti. Yerel bir gazetesi olan, Abim Hasan Ünver’le görüşmüş gazetede köşe yazarlığı yapmayı arzulamıştım, talebime olumlu cevap vermesi ve gazetesinde bana da yer ayırması şehre ve insanlara karşı sevgimi kat kat artırmıştı. Artık köşeyazarıydım. İşe başladığım gün Yusuf abimle aynı büroda tanışmış, sıcak bir dostluk ortamı yakalamıştım. Anlatılmaz karşılıklı yardımları olmuştu, abi kardeş ilişkimiz kat kat artmış, Bahadır ailesinin bir ferdi oluvermiştim. Ankara’da böbrek taşı ameliyatımda taburcu olana kadar başımda beklemiş, ilçede hasta olduğum zaman evinde haftalarca bana bakıp ilgilenmişti. Ramazan aylarında iftar ve sahurlarda beni yanından ayırmıyordu. Eşi Hayriye Ablam bir anne olmuştu. İlçede bulunduğum yıllar hayat felsefemde yapı taşı denecek kalıntılar bırakmış, memuriyetim ve hayatımda olumlu gelişmeler sağlamıştı. Yusuf Abim garipleri sever, zorda kalmışların yanına karşılıksız koşardı. Şimdi haber alıyorum, çocuklarının biri iş sahibi, diğer ikisi güzel okullar kazanmış. Bir iyilik yaparız, karşılığını Mevla’dan bekleriz, hiç ardımıza bile bakmadan yürürüz, zaman gelir, devran döner. İstediğimiz birçok güzelliğe kavuşuruz, sıkıntılarımız çözülür. Nasıl olduğunu anlamadan bizimde bir elimizden tutan olur. Farkında olamayız ama Rabbim kendi rızası için yapılan iyilikleri, boş çevirmez gün gelir bize azık eyler. Allah’ım neylerse güzel eyler. Yusuf Abim yıllarca ailesiyle ilgilenip babasına baktı, o inşallah kazananlardan oldu. İki dünyasıda mamur olsun. Eskipazar’da Rahmetli olan bize sahip çıkan dönemin Millî Eğitim Müdürü Muzaffer Kuruoğlu Hocamızıda rahmetle anıyorum.