Engellilik olgusu insanlığın var oluş süreci ile doğru orantılıdır.

Ülkeler ve inanç sistemleri tarihte engellilere farklı davranış şekillerini ortaya çıkarmıştır.

Antik Çağ’da, İyonya’da tarih ve edebiyatla uğraşan Homeros’tan tutun, Cumhuriyet tarihimizle özdeşleşmiş, Âşık Veyselimiz’e kadar birçok engelli vatandaşımız dünya tarihine sayısız eserler bırakmış, zamana adlarını altın harflerle kazımayı başarmıştır.

Bu başarıların kazanılmasında temel neden hiç kuşkusuz eğitimdir. Biz bu yazı dizimizde genelden yerele eğitim süreçlerini ve eğitimin engelliye katkısını ele almaya çalışacağız.

Engelli eğitimi denildiği zaman İslam tarihi açısından aklımıza Osmanlı Devleti gelmektedir.

2. Abdülhamid döneminde 1889 yılında Bi-Zebanlar Mektebi adıyla işitme engelliler okulu yapılmış, 1902 tarihinde görme ve işitme engellilerin beraber eğitim gördüğü bir okul İSTANBUL'a kazandırılmıştır.

İşitme engelli vatandaşlarımız, Evliya Çelebinin Seyahatnamesi’ne göre 1500’lü yıllarda Osmanlı mahkemelerinde, divan teşkilatlarında, sır küpü olarak anılır, gizli teşkilatların aranan simalarından biri olurlarmış.

Görme engelli vatandaşlar ise hafızlıktan tutun, edebiyat ve tarih alanında ilerlemişler, hukuk alanında da söz sahibi otorite hâline gelmişlerdir.

Görme ve işitme engelliler tarihin belli dönemlerinde sürekli bir arada eğitim görmüşler, hatta tarihe geçecek fıkra tadında yüzümüzü gülümsetecek anıları bırakmışlardır.

“Körler sağırlar, birbirlerini ağırlar.” sözüne yakışır fıkra tadında tarihte geçen hoş bir anıyla yazımı sonlandırmak istiyorum.

Zamanında görme engellilerle işitme engellilerin eğitim gördüğü Anadolu’da bir okul varmış, Çocukluk dönemlerinde güzel iz bırakan anılarımız da olur ufak can acıtmayan, kavgalarımız da vardır.

Kavganın birinde sağırlar bizim körleri dövüyorlar, görmeyen arkadaşlarımız canları yanıyor, altında kalmak istemiyor, hemen bir fikir düşünüyorlar.

Gece olduğu zaman yatılı okulun şalterlerini indirip işitme engelli arkadaşlarıyla kavgaya tutuşup onları alt ediyorlar.

İşitme engelliler gündüz kavga edince görme engelliler de gece sahneye çıkıyorlar.

Bu şekilde tatlı rekabet ortaya çıkıyor. Ama görme engelliler ve işitme engelliler arasında çok güzel dostluklar kuruluyor. Onlar bizim sessiz dostlarımızdır.

Hoşça ve dostça kalın.