HANİFE KANAT
Eğitim Sen Sivas Şube Başkanı, Kamu Emekçileri Sendikaları Konfederasyonu (KESK) Sivas Şubeler Platformu Dönem Sözcüsü İbrahim Kılıç, 20 Kasım Dünya Çocuk Hakları Günü hasebiyle açıklamalarda bulundu.
20 Kasım 1989 yılında Birleşmiş Milletler Kurulu’nun almış olduğu kararla 20 Kasım’ın Dünya Çocuk Hakları Günü olarak kutlanmaya başladığını belirten Kılıç; “Tüm dünyada çocukların var olmalarının doğal bir sonucu ve insani gereksinimler kapsamında, farkındalık yaratmak ve dünyanın geleceğinin hakları teslim edilmiş çocuklar ile mümkün olduğu gerçeğini yaymak için çeşitli etkinliklerle kutlanıyor. Çocuk hakları konusunda toplumdaki hassasiyeti yükseltmeyi amaçlayan "Dünya Çocuk Hakları Günü" çocukların eğitim, sağlık hizmetlerine erişim, yaşama ve gelişme; ekonomik, fiziksel, psikolojik veya cinsel sömürüye karşı korunma, ifade ve düşünce özgürlüğü gibi pek çok alanda çocuk haklarını güvence altına alıyor ama pratikte bunun maalesef hiç bir karşılığı bulunmuyor.” dedi.
Ülkemizde çocuklar ve çocukların eğitimi ile ilgili alınan kararların yanlış ve yetersiz olduğunu aktaran Kılıç; “Çocuğun sağlıklı bir şekilde gelişebilmesi, kendisinin ve başkalarının haklarına saygı duyan bir birey olarak yetişebilmesi için ailede başlayan eğitimin okulda da sürmesi, hayatın her alanında çocuklarımıza bu bilinci aşılama yükümlülüğümüz bulunuyor. Öğretmen ve yöneticilerin çocuk hakları konusunda bilinçli, donanımlı ve bu birikimi çocuklara hissettirmeleri zorunludur. Okulda öğretmen ve yöneticilerin çocuklar için sevgi ve güven ortamını sağlamaları çocuk haklarının hayata geçirilmesinin en temel koşuludur ancak burada temel unsur devletin ve sosyal kamusal rejim kavramının bu konuda atacağı adımlar hayati önem taşıyor. Devletin atmadığı adımlar, eğitimcilerin elini kolunu bağlıyor. Türkiye gerçeğinden yola çıkarsak, bugün itibariyle yaşı 07-17 arasında bulunan tam 1 milyon 200 bin çocuk eğitim sisteminin içinde değil ve bunu ortadan kaldırmak şöyle dursun, devlet bu gerçeği ısrarla kabullenmek istemiyor. Bu çok tehlikeli ve gerçeklerin ört bas edilmesi anlamını doğuruyor maalesef. Çocuklar okula olmamaktan dolayı elbette mutsuz ve umutsuz. Ama okula devam edebilenlerin de durumu pek parlak değil. Dört koldan tarikat ve cemaat tuzakları ile kuşatılmış bir eğitim sistemi, çocuklarımızın eğitimi ile ilgili tüm çıkış yollarını karartıyor, ne öğrencilerimiz, ne öğretmenlerimiz ne de velilerimiz içine sürüklenmeye zorlandıkları karanlık atmosferden hiç memnun değil.” açıklamasını yaptı.
Eğitimin çocuklar için bir mecburiyet olduğunu ve çocukların laik eğitim sistemine göre eğitim alması gerektiğini söyleyen Kılıç; “Biz, "laik, demokratik, bilimsel eğitim" dedikçe, merdiven altına inen okul öncesi eğitim kurumları (sıbyan mektepleri vs) ve külliye adı altında faaliyet gösteren cemaat okulları, bizim ideallerimizin önünde adeta demirden bir duvar örüyor. Bu durum, tam anlamıyla bir çocuk hakkı ihlali değil midir? Kamusal eğitim gibi anayasal bir zorunluluk varken, çeşitli zamanlarda bu eğitim sisteminin içinin boşaltılması, geleceği kurmaya dönük ve yetenek eksenli bir sistem yerine, sınav odaklı bir sistemin dayatılması bir çocuk hakkı ihlali değil midir?” ifadelerini kullandı.
ÇOCUKTAN İŞÇİ OLMAZ
Bizim hayatımızın içerisinde çocuk işçi diye bir kavram var diyerek konuşmasına devam eden Kılıç; “Bu tam bir rezalet. Çocuktan işçi olmaz. Çocuktan, iyi bir eğitim ile, sağlık hizmeti ile, insani gereksinimleri ve yaşının elverdiği ölçüde yeterli korunma, barınma ve sağlıklı yiyeceğe ulaşma hakkına sahip bireyler olur. Sosyal devletler, aldığı/alacağı tüm önlemler ile çocuk bireylerin bütün bu ihtiyaçlarını sağlama yükümlülüğü içindedirler. Bugün artık maalesef sadece Türkiye'de değil, dünyanın pek çok ülkesinde devletler, bu yükümlülüğü öteleyen politikalarla, adeta kendi geleceklerini karartmakta bir birleri ile yarışıyor, bu utanç verici bir durum.” açıklamasını yaptı.
Çocukların ülkelerin geleceği olduğuna değinen KESK Başkanı İbrahim Kılıç; “Ülkeler, kendi geleceklerini bulundukları bölgelerde, siyasi veya askerî güç ile sağlamlaştırma hatası içerisinde debelenmekte, asıl geleceğin iyi ve nitelikli eğitim almış, sağlıklı, bütün kültürel, sportif ve sanatsal ihtiyaçları temin edilmiş çocuklar ile mümkün olduğunu görmezden geliyor. Savaş politikaları ile heba edilen kamusal kaynaklar, eğitim ve sağlık gibi iki yaşamsal alana kanalize edilmiş olsa, bütün içtenliğimle söylüyorum ki, hiç bir ülke, ne siyasi, ne de ekonomik bir belirsizlik yaşamayacak. Doğru tarım politikaları ile açlık korkusu yaşamayacak, bilime ve teknolojiye azami desteği vermek suretiyle yaşamı kolaylaşacak, hukukun üstünlüğü ve demokrasi gibi iki önemli alanı bağımsız ve evrensel normlarında hayata geçirmekle, toplumsal kopuklukları yaşamayacak ülkeleri bugünkü çocuklar inşa edecektir. O halde bugünden, hemen ve zaman kaybetmeden, bütün yasal yükümlülükleri yerine getirmek ve çocuklarımızın en doğal hakkı olan yaşam, eğitim, sağlık haklarını tam ve olması gerektiği nitelikte teslim etmek, Türkiye Cumhuriyeti'nin ve bütün dünya devletlerinin boynunun borcudur. Bu duygu ve düşüncelerle, bütün çocuklarımızın 20 Kasım Dünya Çocuk Hakları Gününü kutluyor, konfederasyonumuz KESK ve sendikamız Eğitim Sen'in tüzüğünden ve programından doğan sorumlulukları gereği, çocuk hakları ihlallerini daima gündemde tutacağının garantisini veriyoruz. Bütün çocuklarımızı gözlerinden öpüyor, özgür ve demokratik bir ülke inşaasında ne kadar büyük bir öneme ve yere sahip olduklarını asla unutmamalarını hatırlatıyoruz.” diyerek konuşmasını sonlandırdı.