Kişinin anlamlı bir hayata kapı aralayabilmesinin yolu öncelikle kendini anlamasından geçer. İnsanın en büyük keşfi ise kendi iç dünyasıdır. İnsan kendi içindekini keşfetmeli, sınırlarını zorlamalı ve zaman zaman varoluşsal sacılar çekebilmelidir. İnsanın bu keşfe çıkabilmesi için öncelikle farz ibadet olan düşünmeyi gerçekleştirebilmesi gerekir.
Düşünmek iyidir. Hiç kimsenin bizim gibi düşünmesini istemiyoruz ama mutlaka düşünmesini istiyoruz. Çünkü düşünmek farz olan bir ibadettir. İnsanı statik/durağan/pasif bir halden dinamik/hareketli/etkin bir konuma sürükler. Düşünen bir insanın iki günü birbirine eşit olmaz. Düşünen insan tüketim sektörünün kölesi olmaz aksine değer üreten, fayda alanını sürekli genişleten ve yarınlara umutla bakabilmeyi beceren bir insandır. Düşünen insanın hayatında tesadüflere yer yoktur o bilir ki kader gayrete aşıktır!...
Düşünen insan çift kutuplu yaşar. Dünyasını ahiretine, ahiretini dünyasına tercih etmez!..
Düşünen insan dünyevîleşme, duyarsızlaşma, değersizleşme ve davasızlaşma hastalığına yakalanmaz. Zira o kişi aklını ruhunu ve tüm benliğini vahiyle disiplinize etmesini bilir!.. Burada
 Üstad Cemil MERİÇ’in şu sözünü paylaşmak gerekir;

"Düşünmek, muammaları çözmek, karanlıkları aydınlatmak. Düşünmek savaşmaktır. Bir nesil uğruna, bir millet uğruna, bir medeniyet uğruna savaşmak. Mukaddeslerin emrinde olmayan her düşünce, şuursuz bir debeleniş!..."
Düşünsenize evinizin bir köşesinde dedenizden yada ninenizden paha biçilmez değerde bir miras kalmış. Siz bunun farkında iseniz o mirasa sahip olmadan ona kavuşmadan uyuyabilir misiniz? Yada o mirası elde etmek için canhıraş mücadeleler vermez miydiniz?
Hele bir düşünün!
İşte elinizin altında atalarımızdan değil yaratanımızın gönderdiği miras var.

Hayat kitabımız Kur’an.

Ona dokunmadan onu okumadan onu hayatımıza taşımadan nasıl sabahlarız?

Onsuz bir hayatı nasıl hayal ederiz?

Onunla daha güçlü daha zengin daha müreffeh bir hayatın kapılarını neden zorlamayız?
Artık karar verme vakti gelip geçiyor bile.
O mirasa sahip çıkarak hayatınızı renkli, anlamlı, zevkli, çeşitli, yaşanılır kılarak kullukta tavan yapmak mı daha iyi.

Yoksa mirasyedilik yaparak hayatınızı yaşanmaz kılarak, zehir ederek, kullukta dibe vurmak mı daha iyi?
Ne dersiniz?..