Cumhuriyet Üniversitesi Atatürk İlkeleri ve İnkılap Tarihi Bölümü Öğretim Görevlisi Serap Bozpotal Ayan, Ermeni iddialarını ilk kez İngilizlerin ortaya attığını belirterek, Ermenilerin köylerde tespit edilen 500 bine yakın Müslüman Türk ve Kürt'ü vahşice katlettiklerini açıkladı.

Öğretim Görevlisi Serap Bozpotal Ayan, her yıl belli dönemlerde gündeme getirilen sözde Ermeni soykırımı iddialarıyla ile ilgili önemli tespitleri ortaya koldu. Ayan, iddiaların ilk kez İngilizler tarafından ortaya atıldığını, iddiaların altında ise önce tanınmak sonra tazminat son olarak ta toprak talebi yattığını dile getirdi. Ayan, Ermenilerin savunmasız köylerde 500 bine yakın Müslüman Türk ve Kürt'ü vahşice katlettiklerini, onlarca toplu Müslüman mezarı bulunmasına rağmen şuana kadar bir tek Ermeni toplu mezarının dahi ortaya çıkmadığına vurgu yaptı.

ERMENİ İDDİALARI İLK KEZ İNGİLİZLER ORTAYA ATTI

Ayan, Ermeni iddialarının ilk kez İngilizler tarafından ortaya atıldığını ifade ederek, “Bu sözde soykırım iddiaları milli mücadele döneminde başladı. Tabii o zaman soykırım diye bir tanım yoktu. Ermenilerin toplu olarak katledildiğine dair bir iddia ilk defa İngilizler tarafından ortaya atıldı. Bunun Doğu Anadolu topraklarında ilk kez bir Ermeni devleti kurulması planı ile ilgili ilintisi vardır. Bir şekilde bu iddiayı ortaya atıp bu bölgenin Ermenilere verilmesiyle ilgili bir plan geliştirmişlerdi. Bunun temeli de Wilson prensiplerine dayanıyor. Biliyorsunuz, bir erde kimler çoğunlukta ise o bölgenin onlara verilmesi yönünde bir maddesi vardır. Dolayısı ile burada bir Ermeni çoğunluğu olmadığı için ‘aslında burada Ermeniler çoktu am Türkler Ermenileri katlettiler’ iddiası üzerine kurulu bir planla hareket ettiler. Elbette bu iddiaların bir aslı yoktu. Uluslararası hukukta ilk defa 1948 yılında ‘soykırım’ tanımlaması yapıldı. Bu tarihten sonra Ermenilerin katledildiği iddiası soykırım başlığı adı altında günümüze kadar geldi. Biliyorsunuz bu tanım Almanya’da Yahudilerin yaşadığı olaylarla ilgili gündeme gelmişti. Ermenilerin bugün ki iddiaları da aynı plan üzerinde devam ediyor. Özellikle Emeni diasporası bu yönde yoğun çalışmalar yapıyor. Belli oranda da başarıya ulaştılar. Çünkü hatırı sayılır birçok ülkede sözde soykırım iddialarının kabul edildiğine şahit oluyoruz ”dedi.

“MECLİSTE SİYASİLERİN VERECEĞİ BİR KARAR DEĞİLDİR”

Ayan, bazı ülke meclislerinin sözde soykırım iddialarını tanımasına dikkat çekip tarihsel kararların meclislerde siyasiler tarafından verilebilecek kararlar olmadığını, alınan kararların tarihsel delil ve katlardan yoksun olduğunu ifade etti. Ayan, “Tarihte bir şey ya vardır ya da yoktur. Bu mecliste siyasetçilerin vereceği bir karar değildir. Meclislerde verilen kararların bilimsel hiçbir geçerliliği yoktur. Bu kabuller her hangi bir kanıt ve delile dayanmıyor. Tamamen siyasi bir çırpınıştır. Ermenilerin üç aşamalı hedefleri var. İlk olarak tanınmaya çalışıyorlar. Bu yıl TBMM’de bile böyle bir teklif sunulduğuna şahit olduk. İkincisi tanındıktan sonra tazminat almayı hedefliyorlar. Son olarak ta toprak almayı hedefliyorlar. İsrail devletinin kuruluşunun altında yatan süreci taklit ederek halen Doğu Anadolu’da büyük Ermenistan kurmayı umuyorlar. Bu plana 3 T planı da denir; tanınma, tazminat ve toprak. Bunun bizim tarafımızdan kabul edilmesi mümkün değil, çünkü iddialar gerçek değil. Tazminat veya toprak talebinden yana bir endişe yoktur aslında mevzumuz böyle bir şeyin olmamasıdır. İşlemediğimiz bir suçu kabul etmek bizim için tabii ki mümkün değildir” dedi.

“TEHCİR ERMENİLERİN GÜVENLİĞİ İÇİN YAPILDI”

Ermenilerin zorunlu göç ettirildiği sevk ve iskan kanununun Ermenilerinde güvenliği için alınan bir karar olduğunu belirten Ayan, “Bugün tehcir olarak adlandırdığımız şey aslında sevk ve iskan kanunudur. 1. Dünya Savaşından 1915 yılına kadar geçen süreçte Doğu Anadolu Bölgemizde Ermenilerden çok büyük bir ihanet gördük. Ama Tür Ermenileri bunun içerisine katamayız. Silahlı Ermeni çetelerinden bahsediyorum. Aslında Ermeniler ile Osmanlının ilk kez karşı karşıla gelmesi 1894’e dayanıyor. 1800’lü yıllarda Osmanlı içerisinde ulusçu akımlarla birlikte bir takım isyanlar baş göstermişti. Özellikle Hristiyan azınlığın yaşadığı balkanlarda baş göstermiş ve bazı azınlıklar Osmanlı’dan ayrılarak bağımsız devletlerini kurmuşlardı, Yunanistan gibi. Bu akıma en son kapılan Ermeniler oldu. Ermenilerle Osmanlı'dan önce Selçuklu döneminde de birlikte yaşamaktaydık. Burada özellikle Rusların, Fransızların, İngilizlerin ve Amerika’nın etkisi olmuştur. Anadolu’daki Amerikan kolejlerinin ve misyoner okullarının büyük etkisi olmuştur. 94’te ilk Ermeni isyanı baş gösterdi. Bu tarihten zorunlu göçe kadar bir Ermeni terörü ile karşı karşıya kaldık. Bu süreçte Osmanlının çok yeterli tedbirler alamadığını da söylemek mümkün. İttihat terakki ile Ermeniler arasında bir takım ittifaklar yapıldı, çözüm yollarına gidildi. Bu dönemlerde Ermeniler çok önemli görevleri getirildi. Osmanlı onları dışlayarak değil daha çok payeler vererek sorunu çözerek için büyük gayretler gösterdi. Tabii ki bu mümkün olmadı. Savaş sırasında da artar Ermeni terörü, Ruslarla iş birliği yapar Ermenilerin hem bizimle savaşması hem de orduyu arkadan vurması ve köylere yönelik başlayan saldırılanla birlikte Osmanlı devleti tedbirler almak zorunda kaldı. Halkını korumak ve ordunun güvenliği için buna mecburdu. Ermeniler köylerde anlatılamayacak kadar zalimce insanları katletmelerinin duyulması halinde bir iç savaş çıkabileceğinden hem ermeni hem de Müslümanların güvenliği için sorunlu bölgelerdeki Ermenileri başka bölgelere göç ettirdiler. Bu dönemde yapılabilecek en doğru şey buydu. Türklerin tarih boyunca halkı katletme gibi bir geleneği hiç olmadı” şeklinde konuştu.

“ONLARCA TOPLU MÜSLÜMAN MEZARINA RAĞMEN BİR TEK ERMENİ TOPLU MEZARI YOK”

Cumhuriyet Üniversitesi Atatürk İlkeleri ve İnkılap Tarihi Bölümü Öğretim Görevlisi Serap Bozpotal Ayan, Doğu’da Ermeni mezaliminin yaşandığı bölgelerde onlarca toplu Müslüman mezarı bulunmasına rağmen bir tek Ermeni toplu mezarının dahi bulunmadığını ifade ederek, Ermenilerin 500 bine yakın Müslüman Türk ve Kürt'ü vahşice katlettiklerini söyledi. Ayan sözlerini şu şekilde sürdürdü:

“Çok bahsetmekten hoşlanmadığımız şeyler. Biz olanlardan bahsetmekten itina duyarken onlar olmayan şeylerden bahsetmekten çekinmiyor. Ermenilerin hedefi ordunun arkadan vurulmasından ziyade sivil köylerdi. Ana hedefleri Müslüman nüfusu katlederek Ermeni nüfusu Müslüman nüfusun önünde geçirmekti. 1914-15’te Osmanlı 1. Dünya Savaşında. Aynı anda 4 cephede birden savaşıyor. Eli silah tutan askerlerin hepsi cephede. Köylerde sadece yaşlılar, kadınlar ve çocuklar var. Köylerde, Ermenilere karşı kendilerini savunabilecek kimse yok. Seferberlik yaşının 15-16’ya kadar indiği bir dönem. Sivil köyleri katletmek onlar için çok kolay oldu. Bunu çok acımasızca yaptılar. Savunmasız sivillerin vurularak öldürülmesi bile çok zalimceyken birde bu vahşeti zevk alarak yaptıklarını görüyoruz. Halime kadınların karınlarının deşilmesi, çocukların çarmıha gerilmesi gibi detaylarını vermek istemediğim çok büyük zalimliklerle karşılamıyoruz. Bu dönem Ermeniler tarafından katledilen Tür ve Kürt Müslümanların toplu mezarları elimizde. Bulunamamış bir çok toplu mezarda olduğu kanaatindeyiz. Ortaya çıkan her toplu mezarda insanların Ermeni olmadıklarını görüyoruz. Türklerden ve Kürtlerden oluşan bu toplu mezarların Ermenilerin katliam bölgelerinde olduğunu görüyoruz. Bugün Ermeniler tarafından katledilen Türk ve Kürtlere ait 500 bin kişiye ait kemik parçaları elimizde. Ama bugüne kadar bir tek toplu Ermeni mezarına bile rastlanılmış değil.” (İHA)