HARİCİLER: İslam tarihinde yöneticilerine ilk isyan edenler haricilerdir. Hz. Ali ile Muaviye Sıffin savaşındayken, Muaviye taraftarları yenilgilerini önlemek için Kur’an-ı Kerim sahifelerini mızrakların ucuna takarak karşı tarafı anlaşmaya çağırdıklarında iki taraftan oluşa hakemler nezaretinde anlaşmaya varmak için savaş durduruldu. Hazreti Ali safında olan Bedevi askerle onun hakem olayına rıza göstermesine itiraz ederek “Hüküm Allah’ındır” diyerek 12 bin civarında insan ayrıldı ve Hz. Ali’ye ve onun askerlerine düşman oldular. Netice itibarıyla Mülcem, zehirli kılıcıyla Müminlerin emiri Hz. Ali’yi şehit etti ve binlerce Müslümanı tekfir ederek, kanını ve malını helal görerek katlettiler. Kıyamete kadar devam edecek bir hüzne sebep oldular. 

BÂTINİLER, HAŞHAŞİLER: Hariçten İslamı bozmak, onun tesirini yok etmek için Doğunun İranlıları ile batılılar ta o günden itibaren anlaşırlar ve ilk önce masum bir mezhep ayırımı gibi gösterilen batıniliği icat ederler. Bu akım, mezhep olarak İsmaili; Meşrep olarak Karamiti Tarikat olarak Haşhaşi ve o günden beri uydurulan binlerce hadisin tesiri ile kandırılan Müslümanlara kurtarıcı olarak gösterilen Mehdi’lik aldatmasıyla tam dört yüz sene tesirini sürdürmüştür. Şeyh-ül Cebel (Dağ Şeyhi) diye takdim edilen Hasan Sabbah, dağ başına kurduğu kalesi, cennet misali bahçesi, içinde gezen Huri görünümlü güzelleri ve Şeyhlerinin elinden içtikleri haş-haş ve esrar ile kafaları tütsülenen müritleri şeyhlerinin her dediğini yapacak bir robot haline getirildiler. Yine şeyhlerinin hazırladığı Ateş kuyusuna (Cehenneme) hiç endişe etmeden atlayan sarhoş müritler oluştu. Dai adı altında veya casus olarak İslam beldelerine gönderilen bu sarhoş müritler, Valilerin, Vezirlerin, Şahların, Padişahların korkulu rüyası oldular. Bunlar da Yüz binlerce Müslümanın kanına girerek cehennemi boyladılar ama açtıkları yaralar hala kanamaya devam ediyor ve kıyamete kadar da devam edeceğe benziyor. 

BABALAR İSYANI VE MOĞOLLARA CASUSLUK YAPAN ŞEYİHLER: Horasandan gelen Baba İlyas’ın halifesi Baba İshak etrafında toplanan müritleri, 1240 lar da Selçuklu devletine isyan ettiler. Her iki taraftan binlerce insan öldürüldü, neticesinde gücünü kaybeden Selçuklu devleti Moğollara mağlup oldu. Bu sayede Anadolu topraklarını işgal eden Moğollar, Sivas’ı, Kayseri’yi işgal edip yakıp yıktılar. Bir canlı bırakmayacak şekilde katliam yaptılar ve o günü Başkenti olan Konya’yı ablukaya aldılar. O günlerde Konya da Şeyhlik Yapan Celaleddin Rumi ve onun şeyhi Şemsi Tebriz’i kucaklarına Moğollar tarafından dökülen çil-çil Altunaların hürmetine Müslümanların aleyhine Moğollara casusluk yapmaya başladılar. C. Rumi, kendi oğlunun ve halkımızın fıkraları ile tanıyıp sevdiği Nasreddin hocanın da dahil olduğu Kırşehir halkını katletmesi için Moğol komutanını oraya gönderdiler ve taş üstüne taş, gövde üzerinde baş koymadılar. 

ŞIH BEDREDDİN İSYANI: Osmanlı İmparatorluğunun gelişme döneminde, 14. Asrın sonlarında ve 15 asrın başlarında yaşamıştır Vahdet-i Vücut ve daha birçok bozuk itikada sahip bu tarikat şeyhi, devletin Kazaskeri iken görevinin bitmesi ve aylığının devam etmesine rağmen yanına aldığı Yahudi dönmesi Börkülce Mustafa ve Torlak Kemal isimli müritleri ile devletine karşı ayaklanmış, binlerce insanın katline sebep olmuştur. Hatta iki defa Osmanlı askerini geri çekilmeye mecbur bırakan bu ası üçüncü saldırıda yakalanarak idam edilmiştir. ŞIH SAİT İSYANI: Kurtuluş savaşı öncesinde Ermenilerin tehciri ile batılılar Türkiye’nin bölünmesi ve parçalanması için Ermenilerin yerine Kürtleri koymuşlardı. Kurtuluş savaşında Mustafa Kemal’in dengeli siyaseti ile İstiklal savaşına katılan kürtler çok yararlı katkılarda bulunmuşlardı. Bu neticeden memnun olmayan batılılar Cumhuriyetin ilanı ve hilafetin kaldırılmasını sebep göstererek Kürt kardeşlerimizi ayaklandırmak için Güney Doğunun vazgeçilmezi olan şeyihleri kullanmaya başladılar. Güney Doğuda Elazığ, Palu, Diyarbakır ve çevresinde yapılan isyanı Türk ordusu kısa sürede bastırmış ve faillerini cezalandırmıştır. 

ŞEYİH KESTİ ZANİ, ŞEYİH TOPAL MOLLA, ŞEYH KÖFTE RO VE IŞID Irak ta gelişen bir tarikat Kesti zani. Şeyih Efendi, Saddam Hüseyin’i kandırır ve iki oğlunu devletin temel noktalarına yerleştir. Amerikalılara devletini satan bu asi şeyih, insanları, Amerikalılar size zarar vermeyecek diye kandırır, bir kurşun atmadan Irak’a giren batılılar, yıkmadık, yakmadık yer bırakmazlar, yazılmayacak kötülükler yaparlar ve milyonun üzerinde insanı katlederler. 

TOPAL MOLLA: Bir İngiliz ajanı olarak Afganistan’a gelir, isim ve giyimine değiştirip saçını sakalını uzatır. Halkın okuduğu dualarla her derdine derman olduğunu ve kerametler gösterdiğini Müslümanlara inandırır. On beş sene içinde Afganistan’ı kan gölü haline getirir ve yine eski şeklini alarak Afganistan’ı terk eder. 

ŞEYH KÖFTERO: Bu isimle Suriye de icra-i sanat eden bu şeyih Efendi Suriye’nin bu hale gelmesinde en büyük payı olanların başın gelmektedir. Yine Batılıların kurup Müslümanların Irak’a Suriye’ye, Afrika Devletlerine yerleştirdiği IŞID çıların neler yaptığını buraya yazmaya gerek görmüyorum. 

FETO VE KEDO: İki sene evvel 15 Temmuz da yaptığı kanlı ayaklanma ile İki yüz elli insanımızı öldüren, devletimize askeri, ekonomik, emniyet, asayış açısından çok zararlar veren Feto nam kişi kendisini Türkiye’yi yıkmak için görevlendiren batılıların korumasında hala kötü niyetinden vazgeçmeden yaşamaktadır. Kedo diye adlandırılan bir de Adnan Na Hocamız var. Bazen Mehdi olduğunu ima eden, bazen 33 derece Mason olduğunu söyleyen çoğu zaman da kedicikleri ile kendi televizyonunda ve halkın gözü önünde utanmadan, sıkılmadan çiftetelli oynayan bu ahlaksız insanın devlet ve millet aleyhine neler yaptığı bir-bir açıklanıyor. Hülasa: Fakat bunlar ne ilk ve nede sondur. Bugün kapalı kapılar açılmış, gizli olan bilgiler ortaya saçılmıştır. İngilizler, kendi güdümlerinde, maddi ve manevi destek vererek Türkiye de 57 tarikat kurduklarını söylüyorlar. Kimseyi zan altında bırakmak istemiyorum ama küçük bir noktaya parmak basarak bu yazıyı bitirmek istiyorum. 1979 senesinde bir siyasetçimiz Masonların localarının kapatılmasını isteyerek Meclise bir teklif verdi. 450 milletvekili içinden bir kişi ki kendisi o zamanlar benimde bağlı olduğum bir tarikatın başı ve Ağabeyi konumundaydı. Bu kişi çıktı Mecliste Mason localarını kapatamazsınız” diye onların savunmasını yaptı ve benim aklım durdu. O gün, bu gün bende tasavvuf ve tarikatlardan uzaklaşarak bunların yanlışlarını yazmaya başladım. Son olarak şuna inandım ki Müslümanlar, yeniden Kur’an Müslümanlığına döner ve Allah’ü Teâlâ’nın emir ve Nehiyleri istikametinde yaşarsa, Bidatlardan, hurafelerden ve uydurulmuş dinden kaçınırsa işte o zaman yanlışlardan kurtuluruz İnşallah.