519—“Resul-i Ekrem buyurdu ki, “Ey köle şimdi tulumun dolu olduğunu gör ki, şikâyet edip te iyi, kötü söz söyleme! O siyah köle, Peygamberin mucizesine hayran kaldı. Lâmekân âleminden onun kalbine iman varit oldu. Köle bir çeşmenin havadan akıp, tulumuna dolduğunu gördü. Nazarından bütün gaflet perdeleri yırtıldı da kayıp âleminden akan o çeşmeyi müşahede etti.

O esnada kölenin gözünden yaş geldi, efendisini ve yurdunu unuttu. Elsiz ve ayaksız kaldı, Allah ona bir titreme verdi. Peygamber ona kendine getirdi ve “sen ileri de daha çok hayrette kalacaksın” dedi. Hz. Mustafa’nın elini yüzüne sürdü ve onları âşıkça sına birkaç defa öptü. Rasulullah elini o kölenin yüzüne sürdü. O zenci ve siyah köle beyazlaştı. Yüzü ayın on dördü gibi beyazlandı. Resul-i Ekrem: “Haydi köyüne git de halini haber ver” dedi. Sevinerek efendisinin yanına geldi. Kölenin efendisi, kölesini tanıyamadı, “Sen kimsin Yemenli misin, Türk müsün?” diye sordu.

520—“. Resul-i Ekrem ona, “Ey süt emen yavru, adın nedir söyle ve muti ol” buyurdu. Çocuk dedi ki: “Adım Allah indinde Abdülaziz’dir. Bu aşağılık kavim bana Abdüluzza” derler. Sana bu peygamberliği veren Allah hakki için ben Uzza’yı reddettim, ondan uzağım” dedi.

Kâfir bir kadının süt emen çocuğu ile Hz. Peygamber’in yanına gitmesi ve Resul-i Ekrem’in mucizatı olarak çocuğun İsa (as) gibi konuşması:

10889-10903- Yüzü beyazlanan kölenin köyünden ve kâfirlerden bir kadın, imtihan için Peygamberin bulunduğu yere koştu. Kucağındaki iki aylık bir çocuk ile başörtülü olarak Peygamber’in huzuruna geldi. Çocuk dedi ki; “Ya Resulullah Allah sana selam söyledi, senin huzuruna geldik.” Anası ona hiddetle dedi ki: “Sus bu şehadetin şehadeti senin kulağına kim söyledi.” Çocuk dedi ki: “Evvela Allah, sonra da Cebrail… Beyan hususunda ben Cebrail tarafından elçiyim.” Anası, “Cebrail nerede?” diye sordu. Çocuk, “Başımın üstünde görmüyor musun, yukarıya bak” diye cevap verdi. “Bana Peygamber’i vasfediyor, böylece beni süfliyetten kurtarıyor. Resul-i Ekrem ona, “Ey süt emen yavru, adın nedir söyle ve muti ol” buyurdu. Çocuk dedi ki: “Adım Allah indinde Abdülaziz’dir. Bu aşağılık kavim bana Abdüluzza” derler. Sana bu peygamberliği veren Allah hakki için ben Uzza’yı reddettim, ondan uzağım” dedi. İki aylık çocuk, ayın on dördü gibi parlamış, kemal sahibi büyük insanlar gibi söz söylüyordu. O esnada cennetten latif bir rayiha eşitti. Çocukla anası o kokuyu aldılar. Her ikisi de “Yaşarsak bu mertebeden düşer belki yine kâfir oluruz” dediler ve bu kokuyu duya duya can verdiler.

521—“11323-11325- Cenab-ı Hak, müşrikler için: “Enbiyayı tanırlar, “dedi. Bir hadis-i kudside de: “Velilerimi benden başkası tanımaz. Onlar benim kubbelerimin altında gizlidir” dedi.

Onları Allah’tan başka kimse imtihan ile zan ve kıyas ile bilip tanıyamaz.

11326-11338- Birisi dedi ki: “Dünyada derviş yoktur. Şayet varsa o derviş, derviş değildir. O, hakiki derviş, zatının bekası cihetinden vardır. Fakat onun vasfı, vasf-ı ilahi de yok olmuştur. O, güneşe karşı yanmakta olan muma benzer. Mumun alevi de var sayılır ama güneşin önün de yok gibidir. Eğer iki yüz batman balın içine bir okka sirke koysan ve balda erise, tattığın vakit sirke tadı yoktur. Fakat tartarsan ağırlığı iki yüz batman bir okka artmış olur.

Şan-ı ilahi ile ilgili bu eksik kıyaslar, aşkın galeyanındandır, terki edep değildir. Aşkın nabzı edebe riayet etmez. Dünyada aşktan başka edebe riayet etmeyen yoktur. Lakin batında ondan daha edepli kimse yoktur. Zahirine bakarsak aşkın hareketi edep dışı görünür. Çünkü başında aşk davası vardır.

İzah: Kul ile Allah’ı kıyaslamada ne kadar edepsizlik ettiğini C. Rumi de anlamış olacak ki, bunun nedenini aşk olarak gösteriyor.

522—“ Hz. Peygamberin: “Kur’an’ın zahiri ve batıni manası var. Batının da yedinci batına Kadar batını var”

Hiç duyulmamış uydurma hadis. Hz. Peygamberin: “Kur’an’ın zahiri ve batıni manası var. Batının da yedinci batına kadar batını var” hadisinin tefsiri.

“11896-11901- Malumun olsun ki, Kur’an’ın bir zahiri manası olduğu gibi, o zahirin altında kat kat da batıni manası vardır. O batıni mananın altında bir mana daha vardır ki o mananın idrakinde akıllar kaybolur. Kur’an’ın dördüncü manasını ise, nazirsiz ve misalsiz olan Allah’tan gayri kimse görüp anlamadı. Oğul sen Kur’an’ın yalnız yalnız zahiri manasını görüp onunla kalma. Şeytan da Âdem’i ancak samurdan ibaret görmüştü. Kur’an’ın zahiri, sureti meydanda, ruhu gizli olan insana benzer.

İzahı: Kendilerini ulu derviş olarak tanıtan sözde veliler, âyet ve hadislerin böyle çeşitli batıni manaları var diye cahil insanları kandırmışlar ve akla hayale gelmeyen mana diye saçma-sapan sözler uydurmuşlardır.