Yazılarımızı aktarırken, zevk alarak alıntı yaptığımız, yürüme engelli Celal Çelik Abimizin kitabı rafımdaydı. Bu hafta kendisinin düşüncelerini, tavsiyelerini siz okuyucularımıza sunmak istedik. Ben yazmayayım Celal Abimizden dinleyelim dedik. Celal Abimiz için sizden bol dua istiyorum. Kendisini çok seviyorum.

Bir yürüme engelli ve hayata karşı sorgulamaları

Çocukluğumdan beri, yıllardır yaşadığımız bu hayatı sorguluyordum.

Dünyaya nereden geldik ve neden yaşıyoruz?


BU SORULAR ZİHNİMİ KEMİRİYORDU

Neden insanlar yaşlanıyor?
Neden insanlar ölüyor?
Ülkemizde milyonlarca engelli var,
Neden tüm insanlar sağlıklı değil?
Ölüm yok olmak mıdır?
Yüzüm gülse de iç huzurum yoktu.
Sabah işe git, çalış, akşam eve gel.
Yemek ye, televizyona bak, yat.
HER GÜN AYNI ...

Dünyaya bunun için mi gelmiştik?
Of Allah'ım... Sen var mısın?

Biz Müslümanız...
Müslümanlık ne demek?

NEDEN... NASIL... NİÇİN...

Gecelerce Sonum Nolacak Diye Düşüncelerle Uyuyordum...
Bundan 11 Yıl Önceydi...
Sanırım 2003’ün Ekim Ayı...
Bir Cuma Öğleden Sonrası...
Stresli Ofis Ortamında Çalışırken
Bir E-Mail Aldım...
Birtakım Sorular Vardı.
Cevaplarını Kur’an-I Kerim’de Bulabilirsiniz Yazıyordu...
Yaşadığımız Hayat Bir İmtihan Dünyası


E-mailde yer alan birkaç soru şöyleydi:
Yaşamın gayesi nedir?
Neden ölüm, yaşlılık, hastalık var?
Ölen insanlar nereye gidiyor?
Cennet ve cehenneme kimler nasıl gider?
Allah’ın sıfatları nelerdir?
Allah niçin peygamber göndermiştir?
Dünya niçin ve nasıl yaratılmıştır?

Bunun Gibi Sorulardı... Ve Cevapları İçin Kur’an’ı Okumalısınız Diyordu Ve Kur’an’dan Bir Kaç Ayet Yazıyordu...

Dünya bir imtihan yeridir.

O hafta sonu uzun uzun düşündüm.
Hayatım monotonlaşmıştı. Kafamdaki üşüşen sorulara cevap bulmalıydım.
Ramazanın başlamasına bir hafta vardı.
O pazar akşamı karar aldım.
Açlığa dayanmakta zorlansam bile oruç tutacaktım. Ve de akşamları işten gelip iftarı yapınca bir saat Kur’an okuyacaktım.
Evet... Kur’an’ın Türkçe Mealini ...

Ve…
HUZUR
2003 yılının ekim ayında başladığım Kur’an’ı 2004 Nisan ayında bitirdim.
600 sayfa kitap üç günde biter ama Kur’an Allah’ın sözleriydi. Düşüne düşüne yavaş yavaş okudum.
Kur’an’ı bitirdikten sonra Peygamberimiz Hz. Muhammed (sav)’in hayatını çok merak ettim. Ve hakkında birçok kitap okudum.
Ve tekerlekli sandalyede sonumun ne olacağını merak eden ben müthiş bir iç huzura kavuştum.

2003’te Başlayan Serüvenimde Kur’an’da Birçok Yerde Allah’ın Namazı Emrettiğini Biliyordum.
Ara Ara Tekerlekli Sandalyemde Namaz Kılıyordum.
Fakat Namaz Nefsime Ağır Geliyordu. Çevremden İse Sen Engellisin Namaz Kılmasan Da Olur Diye Tepkiler Geliyordu.


Ve hayatımın ikinci büyük kararını aldım.


VE NAMAZ...

Allah Kur’an’da yüzlerce ayette namazı emrediyordu.
Namaz kılanlar kurtuluşa ermiştir diyordu.
Fakirsen zekât ve hac farz değilmiş. Hasta veya tutamayan yaşlılar oruca bedel fidye verirlermiş.
Fakat namaz her şart altında farzmış. İster kör, ister sağır, ister tekerlekli sandalyede, ister yatalak ol ve hatta savaşta bile namaz farzmış.
İmandan sonra en önemli hakikat namazmış.
Böylelikle beş vakit namazı kılma kararı aldım.

Keşke Sağlıklı Olsam, Büyük Bir Camide Alnımı Secdeye Koyabilsem...

Namazsız yıllarıma acıyorum
Namaz kalbime öyle huzur dolduruyor ki...
Namazımı kılarken Allah’ın büyüklüğünü ve engin merhametini düşünüyorum.
Allah’ım sen dünyayı kendi etrafında basket topu gibi çeviriyorsun. Üstelik motorsuz ve elektriksiz...
Ya Rabbe’l-âlemin, ben bilmeden gücü her şeye yeten sana karşı günah işlemişim.
Affet Rabbim senin affın merhametin boldur. Sen kovarsan başka gidecek kapı yok deyip bu düşüncelerle gözyaşımı tutamıyorum.

Hasılı sonuç olarak hüsnü hatimeler ile ahirete göçüp, şu can emanetimizi Allah'ın sevdiği vech ile teslim edip, ahirete Allah'ın sevdiği kulu olarak varmayı, cennetiyle cemaliyle müşerref olmayı, Allah cümlemize nasip eylesin... Amin…