Konuşma içeriğin, yanışın, yürek dağlıyor. Ruhun paramparça olmuş.

Göz yaşların kurumuş, sözlerin ağlıyor.

Kalbin yorulmuş, gücün tükenmiş.

Ne yerde ne göktesin. Koca evrene sığmaz olmuşsun.

Ne tarafına baksan, o tarafın batmış, bitmiş.

Dayanamaz olmuşsun.

Derin bir sessizlik çökmüş ellerine, hiçbir şeyi kaldıramaz olmuşsun.

Farkında mısın?

Yitiyorsun…

Ve konuşuyoruz, ikimiz…

İncindiğin yer mi kanadı?

Evet…

Kırıldığın yerin mi koptu?

Evet…

Hayal kırıklığın mı çağladı gözbebeklerinde?

Evet…

Boğum boğum boğazın demi?

Evet…

Biliyorsun, öğrendin artık,

Yanıksın…

Ağlasan, haykırsan, çırpınsan da fayda yok,

Olan oldu,

Ölen de öldü ruhunda…

Aslında gitmek isteyene yol vermek gerek demi,

Evet…

Gitmek için bu kadar çabalayana,

Gönder artık beni diye,

Adeta yalvarana…

Peki

Niye gönderemiyorsun o zaman?

Ya da

Niye gidemiyorsun yoluna?

Çünkü;

Çok sevmiştin…

Gönlünü vermiştin,

‘Ömrümü de veririm’ demiştin…

Bu gidişle,

Gerçekten ömrünü vereceksin.

Yok edeceksin kendini,

Hem de,

Bile bile…

Diyorum ki;

Ya git öl sen de onunla,

Ya da

Al kendini başına,

Ve

Yaşa!