Amerikan Körler federasyonu yayın organı Braille Monitör adlı dergide yer alan Fred Schroeder (şurader)’nin yazdığı Beyaz Baston ve Bağımsızlık başlıklı bir makale sunuyoruz. Fred Schroeder, San Fransisko Üniversitesi’nden mezun olmuş, ayrıca Kalifornia Üniversitesi’nde Özel Eğitim, Oriantasyon ve bağımsız hareket alanlarında master yapmıştır. Eğitim idaresi alanında da master derecesi vardır. 15 yıldan fazla bir süre görme engellilere bağımsız hareket alanında eğitimci olarak çeşitli okul ve kurumlarda görev yapmıştır. 1994 yılında ABD başkanı Bill Clinton tarafından rehabilitasyon hizmetleri idaresi komisyon üyeliğine atanmıştır. Amerikan ulusal körler federasyonunun felsefesini benimsemiş bir eğitimcidir. Bu yazı, 1980 yılında federasyonun Kalifornia şubesinin düzenlediği bir toplantıda yapılan konuşmadan alınmıştır. Bu konuşma çeşitli tarihlerde bazı yayın organlarında da yer almıştır. Şimdi sizlere Braille Monitor’un Şubat 1995 sayısında yer alan bu konuşmayı sunuyoruz. Benim bugünkü konum, görme engelli çocukların bağımsız gelişim süreçlerinde beyaz bastonun rolüdür. Bu konuyu ele alırken önce iki farklı felsefeyi belirtmek gerekiyor: Birincisi, Körler federasyonu’nun savunduğu felsefedir. Buna göre, çocuklar tesadüfen görme engelli olmuş kişilerdir ve normal çocuklardan farkı yoktur. İkincisi, mevcut özel eğitim sisteminin savunduğu felsefedir. Buna göre ise, görme engelli çocuklar kendi yapılarından ve özürlerinden kaynaklanan ve bu nedenle profesyonel eğitimcilerin müdahalelerini gerektiren binlerce problemle karşı karşıyadırlar. Şüphesiz ki, her bir felsefe ayrı ayrı grupların kazanılmış haklarının gelişim sürecinin özünü oluşturmaktadır. Körler federasyonu görme engelli insanların da normal birer insan olduğunu öngören temel yaklaşımdan hareketle onlar için güvenlik, eşitlik ve olanak yaratma amaçlarını gerçekleştirmeye büyük bir ağırlık vermektedir. Mevcut özel eğitim sistemi, görme engellileri sayısız özel ihtiyaçları bulunan insanlar olarak görmektedir. Bu görüşe dayalı abartılı yaklaşım bu alanda çıkarları olan bazı kişilerin işine yaramaktadır. Önce tartışmaya bebeklikten başlayalım. Gören bebekler çevrelerini tanıma konusunda çeşitli şekillerde teşvik edilmektedirler. Ana-baba, kardeş ve akrabalar çocuğun yaşama aktif katılımına yardımcı olmak amacıyla sürekli uyarıcı ve yönlendirici katkılarda bulunurlar. Görme engelli çocukların gelişimleri için aynı olanakların onlara da tanınmasını hak ettiklerine inanıyorum. Görme engelli bir çocuk yürümeye başladığında hafif ve esnek bir baston kullanarak kendisi için gerekli yerleri veya oyuncaklarını bulması, çevresini tanıması kolaylaşmış olur. Uzun bir süreden beri beyaz baston görme engellilerin bağımsızlık sembolü olarak kabul edilmiştir. Baston kullanımı çocuğun bağımsız gelişimi ve güvenliği ile ilgili endişelerin hafifletilmesini sağladığı için ailelerin bu konuya büyük önem vermesi gerekir. Ben, görme engelli bir çocuğa gerekli araçlar sağlandığı takdirde deneyimler edinerek bütün çevreyi tanıyabileceğine dair görüşlerin doğruluğuna inanıyorum ve bunu savunuyorum. Çocukta çeşitli kavramların gelişmesi için bu ilkenin uygulamaya geçirilmesi diğer herhangi bir çalışmadan daha önemli ve yararlıdır. Çocuk büyüdükçe doğal olarak dışarıda oynama ihtiyacı duyacaktır. İşte bu noktada beyaz baston görmeyen çocuk için güvenilir bir rehberdir. Oriantasyon ve bağımsız hareket eğitimcilerinin çoğu, küçük yaşta hemen baston kullanmaya başlayan bir çocuğun bu arada bazı yanlış alışkanlıkları da edinebileceği konusunu tartışmaktadırlar. Böyle düşünen eğitimciler ilk olarak, baston kullanmadan önce çocuğa, ön becerilerin verilmesi gerektiğini savunmaktadırlar. Fakat söz konusu baston öncesi beceriler neler olacaktır? Bana göre, duvarları takip etme, kolları koruyucu şekilde kullanma gibi tekniklerin baston kullanma becerisi kazanmaya önemli bir katkısı yoktur. Eğer bir kimse gerçekten bir çocuğa baston kullanma tekniklerini öğretmek istiyorsa uygulamaya yine bastonla başlamalıdır. Örneğin, 6 yaşındaki bir çocuk okuma-yazmayı öğrenmeye başladığında bu becerileri edinmekle ilgili ön birikimlere sahiptir. Bu birikim, doğrudan doğruya artık okuma-yazma öğrenmeyle bağlantılıdır. 2 yaşındaki bir çocuk henüz okuma-yazma bilmemektedir. Ancak ailesinin kucağında kendisine okunan bir öyküyü dinlemektedir. Aynı şekilde bu 2 yaşındaki çocuk yazı yazmayı da bilmez. Fakat yine boyalı kalemlerle oynaması teşvik edilir. Bu aşamada hiç kimse çocuğun bu boyalı kalemleri kullanarak çeşitli beceriler kazanması sırasında yanlış alışkanlıkları da beraberinde kazanacağı konusunda herhangi bir endişeye kapılmaz. Hatta eğitimciler çocuğun erken yaşta bu tür kalemlerle oynamasını asıl yazı yazma becerisi için gerekli olan iyi bir motor kontrol gelişimine yardımcı olacağını kabul etmektedirler. Öyleyse oriantasyon ve bağımsız hareket eğitimcileri görme özürlü çocuğun küçük yaştan itibaren baston kullanma becerisini kazanmayı doğrudan önermişlerdir.