Güneş tam anlamıyla içimizi ısıtamasa da, bahar mevsimi ilk merhabasını bizlere sunmaya başladı. Bu mevsim inşallah ülkemiz için, sağlığın, mutlulukların ve güzelliklerin müjdecisi olur. Artık misafir kuşların seslerini daha iyi duyacağız. Her nekadar görmek isteyip göremesek de yaratılanı düşünerek, içimizin kıpır kıpır etmesi, bile yetiyor. Kemal Tahir Köroğlu’nun babası için, “Biz kör olduksa dünyanınbakılacak suratı kalmadı ya!” dediği sözü aktarmış olsa da yaratılanı temaşa etmenin lezzeti bakıp, görenlere, görüp de idrake erenlere dünyada göz rahatlığına ahiret için şükür sevabını kazandırdığına inanıyorum.

Birkaç haftadan beri aklıma düşünce yazmak isteyip de yazamadığım angut kuşlarının efsanesini siz okuyucularımla paylaşmak istiyorum.

Hani hakaret cümlesi olarak kullandığımız angut kuşlarını. Belkide birine angut derken birkere daha düşünmemize vesile olur.

Ülkemizde avı yasak olan bir kuştur angut. Adına söylenen efsane ve eşine sadık olması, diğer kuş türü söylenceleri arasında farklı kılıyor angut kuşlarını. Eşi vurulduğunda, ürkek duruşuna karşı gelip eşi canını teslim edene dek gözlerini eşinin gözlerine dikip bekler. Aşkla ve vefayla diğer hayvanlar ona saldırsa da avcılar tüfeğini doğrultsa da yerinden bir dakika bile ayrılmaz. Ece Ayhan’ın dediği gibi, “Zaten rastlanmaz bir kuş angut, anlatır örneksiz” 7 yıl boyunca yasını tutar eşinin. Konya Beyşehir taraflarında bir hikâye anlatılır. “Fakir bir balıkçı avcılar tarafından vurulmuş, ölmek üzere olan bir anguda rastlar. Besleyip onun yaralarını iyileştirir. Angut hep yanında kalır, balıkçının dostu olur.Birgün çıkan bir fırtınayla balıkçının kayığı batma tehlikesiyle karşı karşıyakalır. Balıkçı sonunda kurtulur kurtulmasına ama donmak üzeredir. Olanları izleyen angut kuşu, başka kıyıda bir grup balıkçının önlerinde yanan ateşten bir dalı gagasıyla tutar getirir balıkçıya, balıkçı da diğer dalları bu yanan dal ile tutuşturarak donmaktan kurtulur ve bir dua söyler; “Kim ki angudu öldürmeye kalkarsa tüfeği oracıkta kırılsın” der. O yüzden bu yörelerde angudu vurmak uğursuzluk sayılır.

Bir başka halk söylencesine göre; “Kaynanası tarafından sürekli azarlanan, zulme uğrayan gelinin yeter artık dediği anda dua kapılarının açık olduğu zamanda, “Allah’ım beni kuş yap!” cümlesi dökülür” dilinden. Yakarışı kabul olan gelin, angut kuşuna dönüşür.

Bizlere var mı, günümüzde böyle sevgi ve sadakat dedirtecek canlı hikâyeleri bırakır.

İnsanlarda yokmudur, eşine saygı ve sadakat. “Ülkemizin bir köyünde yaşayan Mehmet Emmi’nin, eşi vefat etmiştir. Kapı komşusu olan Hatice Hanım’ın da kocası ölmüştür. Teyzemiz Mehmet Emmi’yle evlenmek ister ama edebinden söyleyemez. Sürekli yanına gelerek, “İşte böyle Mehmet Ağa, kapın kapıma yakın, bahçen bahçeme, senin karın öldü, benimde kocam. İşte böyle Mehmet Ağa.” dermiş. Mehmet Emmi ya ölen eşine angut kuşu gibi beslediği vefasından yada bu cümleyi idrak edememesinden dolayı, her defasında “Hayırlısı komşum, Allah’ın dediği olur.” diye cevap verirmiş.

Günümüzde ise “İşte böyle Mehmet Ağa” deyimi, herhangi bir konuyu değiştirmek isteyince, konuşulan lafa pek önem verilmeyince kullanılmaya başlamış.