Allahaısmarladık ne vefalı bir sözcüktür, içinde elvedada bulunur vedalarda. Gidip dönmemek de vardır, gelip de bulamamak da. Turnalar gibi ilden ile bölgeden bölgeye savrulanların dilinden düşürmediği hayırlı bir duadır Allahaısmarladık. Göç edenler de turnalara benzetilir kültürümüzde, yolu beklenilen, yollarını bekleyenlerin gözlerini ayırmadığı turnalar. Güz mevsiminde elveda der sıcak dostlarına. Sen karamsar desende sonbahara, hüzün koysanda göç yollarına kanat çırpan kuşların adını, kaderlerine yazılmıştır birkere. Ömür biter, yol bitmez diyerek bırakır bir bir kendini düşünenleri arkasında gözü yaşlı, kalpleri huzursuz ve telaşlı. Vatanlarından koparılmak zorunda kalan Türk soydaşlarımızıda hep turnalara benzetmişimdir. Doğu Türkistan’ı, Orta Asya ata vatanımızı, hasretini çektiğimiz bozkırları.

NERESİYDİ DOĞU TÜRKİSTAN? ÇOKMU UZAKTI?

Doğu Türkistan; Büyük Türkistan’ın doğusunda ve Asya kıtasının tam ortasında bulunmaktadır. Güneyde Pakistan, Hindistan, Keşmir ve Tibet, güneybatı ve batıda Afganistan ve Batı Türkistan, kuzeyde Sibirya ve nihayet doğu ve kuzeydoğuda Çin ve Moğolistan ile sınırdır.

Doğu Türkistan, Türklerin eski yerleşme alanlarından biridir. Bölgeye ilk hâkim olan Türk Devleti, Hunlardır. Makedonyalı İskender’in MÖ 326’da mağlup edilmesinden sonra MÖ 300 yıllarından itibaren Türk birliğini kurma çabalarına giren Hun Devleti, Doğu Türkistan’ı kendisine bağlamıştır. Doğu Türkistan coğrafyası bu tarihten sonra sırasıyla; Hun, Tabgaç ve Göktürk hâkimiyetinde kalmıştır. Bugün Doğu Türkistan’da yaşayan Uygur Türkleri 840 yılında bölgeye yerleşmiştir.

Büyük Uygur Devleti; Kırgızların baskısı ve Uyur Kağanı Bögü Kağan’ın Mani dinini ülkeye getirmesi ile zayıflamaya başlamıştır. Mani dini Uygurları savaşçı yapılarından uzaklaştırmıştır. Kırgızlar bu durumdan faydalanarak Büyük Uygur Devleti’nin başkentine girmeye muvaffak olmuşlardır.

840 yılında Kırgızların Uygur başkentine girmesinden sonra Uygurlar kendilerini toparlayacak bir varlık gösterememişlerdir. Bir kısmı Kuzey Çin tarafına (Kansu bölgesine), bir kısmı da bugünkü Doğu Türkistan (Turfan ve Kaşgâr) tarafına göç etmişlerdir. Doğu Türkistan’daki Uygur Devleti, Doğu-Batı ticaret yolları üzerinde bulunduğu için iktisadi bakımdan çok gelişmiştir. Bu bölgede kurulan Uygur Devleti Cengiz istilasına kadar varlığını devam ettirmiştir.

Doğu Türkistan’a göç eden Uygur Türklerinin başında Vu-hiTegin’in kardeşi Ngo-nieTegin bulunuyordu. Bunlar, 840’ta Kara-Balasagun’da istilacılar tarafından öldürülen Uygur kağanının yeğeni Mengli’yi kağan seçerek 856’da Doğu Türkistan toprakları içinde 3. Uygur Devleti’ni kurmuşlardır. Uygur Devleti, Karahanlı Devleti ile X. yüzyılın sonlarına doğru birleşinceye kadar hüküm sürmüştür.

Yedisu tarafına göç eden Uygurlar, kendilerinden evvel buraya kadar gelerek yerleşik hayata geçen ve Tibetlilerle olan savaş sırasında Doğu Türkistan’ın güney taraflarına kadar gelen (Kaşgar, Yarkent, Hoten) Uygur Türkleriyle kaynaşmışlardır. Uygurlar, Karluk Türkleriyle birleşerek 880’de Karahanlı Devleti’ni kurmuşlardır. Doğu Türkistan daha sonra Kara Hoca Uygur Hanlığı (846-1218) ve Türk-Moğol İmparatorlu hâkimiyeti altında kalmıştır (1218-1759).

1750’de Çin işgali başlamış ve 1862 tarihine kadar sürmüştür. Bu süre içinde Doğu Türkistan’da 42 isyan hareketi olmuştur. 1863’te Mehmet Yakup Bey, Kaşgar merkez olmak üzere devlet kurmayı başarmıştır. Bu devlet Abdülaziz’den istedikleri yardımı almışlardır. Mehmet Yakup Bey, en büyük desteği ise II. Abdülhamit tarafından görmüştür.

Desteğe rağmen kurulan devlet uzun ömürlü olamamıştır. Yakup Bey’in 1877 yılında vefat etmesi üzerine Çin hemen Doğu Türkistan’a saldırmıştır. 18 Mayıs 1878’de Doğu Türkistan’ın tamamını işgal etmiştir. 18 Kasım 1884’te Çin imparatorunun emriyle 19. eyalet olarak Şin-cang (XinJian “Yeni Toprak”) adıyla doğrudan İmparatorluğa bağlanmıştır.

Bu tarihten sonra birçok kez bağımsız doğu Türkistan devleti kurulsa da uzun ömürlü olamamıştır.Doğu Türkistan'da yaşayan Uygurlardan bazıları baskı ve yıldırma politikası nedeni ile vatanlarını terk etmek zorunda kalmıştır. Bu kafile önce 1930 dan 1950 yıllara kadar,Afganistan'a göç etmiştir. Bu topraklara yerleşen Uygur ve Kazak Türkleri, Burada yerli halktan büyük destek görmüşlerdir ancak dil ve kültür farklılıklarından dolayı kendilerini rahat hissedememişler, bu yüzden aynı kökten ve tarihten olan Türkiye’ye göç ederek yeni nesillerin orada yetişmelerini sağlamayı amaçlamışlardır.

İkinci dünya savaşının sona ermesinden sonra, Türkiye büyükelçiliğine müracaat ederek göç taleplerini iletmişlerdir. Savaşın bıraktığı olumsuz durumlar ve ülkenin içinde bulunduğu ekonomik güçlükler nedeniyle, Türk Hükûmeti yeni bir mülteci dalgasını kabul edemeyeceklerini belirtmiştir.

TÜRKİYE’YE GÖÇ ÇABALARININ HIZLANDIRILMASI GAYRETLERİ

İSA YUSUF ALPTEKİN VE MEHMET EMİN BUĞRA

Çin ordularının Doğu Türkistan’ı işgal tehdidinin ortaya çıkması üzerine Doğu Türkistan’ın önde gelenleri çeşitli toplantılar yaparlar. Toplantılarda ülkeyi terk etmeme savaşıp karşı koyma fikri birtakım sebeplerden dolayı kabul görmemiş yapılacak en iyi işin hür bir memlekete gidip vatanı savunmak olduğu kararı alınmıştır.Bu kararın akabinde hazırlıklar başlar. İki kafile oluşur. Mehmet Emin Buğra başkanlığındaki ilk kafile 18.09.1949 tarihinde Urumçi’den ayrılır. Ondan iki gün sonra 20.09.1949 tarihinde İsa Yusuf Alptekin başkanlığındaki ikinci kafile Urumçi’yi terk eder. 27.09.1949 tarihinde Kaşgar’a ulaşan her iki kafile 01.10.1949 tarihinde buradan ayrılarak 16.10.1949 tarihinde Kökyar denen yere ulaşırlar. 19. 10. 1949 tarihinde Kökyar’dan hareket ederek çok zor şartlar altında sınır kapısı Kökat’a buradan uzun bir yolculuktan sonra Hindistan’ın Ladek şehrine ulaşırlar. Bir müddet sonrada Keşmir’in başkenti Şirinagar’a geçerler. Mehmet Emin Buğra ve İsa Yusuf Alptekin Ladek’e ulaştıktan sonra bölgeye daha önceden gelenler dâhil olmak üzere Çin’den ayrılanların bir listesini oluştururlar. Bu listeye göre Kökat sınır kapısından 852 kişi geçmiştir. Bunlardan 798 kişi Ladek’e gelmiş, 54 kişi yollarda vefat etmiştir. Mehmet Emin Buğra ve İsa Yusuf Alptekin Keşmir’in başkenti Sirinagar’a ulaşır ulaşmaz, Kökat sınır kapısından geçmeyi başarıp Şirinagar’a ulaşabilen Doğu Türkistanlılara barınarak yiyecek, içecek ve giyecek sağlamak için Keşmir ve Hindistan hükûmetleri nezdinde girişimlerde bulunurlar. Fakat Hindistan Hükûmeti gerekli yardımları yapmış olmasına rağmen Doğu Türkistanlı göçmenlere transit geçip gitme şartıyla sığınma hakkı verebileceğini bildirir.

Sirinagar’daki göçmenlerin geçici kaydıyla Keşmir’e yerleşmesi akabinde Osman Batur öncülüğündeki isyana katılıp Çin ordusunun çemberini yarıp Tibet’e ulaşan 350 kazak göçmeni İsa Yusuf Alptekin’den Hindistan’a kabulleri yönünde yardım isterler. Hindistan hükûmeti Çin ile ilişkilerinin bozulacağı sebebiyle Kazak göçmenlere izin vermez. Ancak İsa Yusuf Alptekin’in girişimleri neticesinde Kazak göçmenlere transit geçiş hakkı verilir. Ayrıca Hindistan Dışişleri Bakanlığı yetkilileri her ihtimale karşı bu kazak göçmenler için, İsa Yusuf Alptekin’den sığınma hakkı verebilecek bir ülke aramalarını ister. Bu durum üzerine İsa Yusuf Alptekin sığınma hakkı alabileceği düşüncesiyle Suudi Arabistan, Mısır ve Türkiye’ye gitmeye karar verir.

İsa Yusuf Alptekin ilk olarak Suudi Arabistan’a geçerek Suudi Arabistan Devleti’nin kurucusu Melik Abdülaziz ve Emir Faysalı ziyaret edip Kızıl Çin istilasına maruz kalan Doğu Türkistan‘daki durum hakkında bilgi verir ve Hindistan sınırında tamamen imha olma tehlikesiyle karşı karşıya kalan Kazak Türklerinin de göçmen olarak Suudi Arabistan’a kabulünü rica eder. Ancak herhangi bir cevap alamaz. Daha sonra Mısır’a geçen Alptekin buradan da olumlu bir cevap alamayınca ayrılarak Türkiye’ye geçer. Hindistan’ın Keşmir Eyaleti’nden göç ederek Türkiye’ye gelmiş olan Mehmet Emin Buğra ile birlikte, göçmenlerin Türkiye’ye kabulü için bir dizi görüşmeler yapar. Bu arada Türk basınıyla da ilişki kurularak göçmenlerin Türkiye’ye kabulü yolunda birçok açıklamalar yapılır. Tüm bu çalışmalar neticesinde Doğu Türkistan’dan Hindistan’a iltica eden 350 Türk ile ayrıca Hindistan, Pakistan ve Suudi Arabistan’a sığınmış olan beş bin Türk’ten 1500 kişi olmak üzere toplam 1830 Türk’ün iskânlı göçmen olarak Türkiye’ye yerleşmeleri sağlanmıştır.

Eylül 1952’den itibaren 1954 senesinin nisanına kadar, Doğu Türkistan Türkleri gruplar hâlinde Türkiye’de yerleşmişlerdir. Zeytinburnu, Tuzla’daki göçmen misafirhanelerinde barınmaları sağlanmış, ardından Manisa Salihli, Kayseri Develi, Niğde Altayköy, Nevşehir, Aksaray, Konya vilayetlerine iskân edilmişlerdir. Zaman içinde kırsal kesimde geçim sıkıntıları yaşayan kazak ve Uygur Türkleri ilk yerleşim bölgeleri olan İstanbul Zeytinburnu’na tekrar dönmüşlerdir. Doğu Türkistan’dan göç edenlerin sayısı çeşitli kaynaklarda onsekiz bin iken, elli binli rakamlar telaffuz edenlerde mevcuttur. İster ellibin olsun, ister onsekiz bin. Bu göçler sonucunda büyük kayıplar verilmiş, Türkiye’ye sadece binsekizyüz Türkistanlı ulaşabilmiştir. Hür yaşayabilmek, Müslüman kimliğini muhafaza edebilme mücadeleleri, ağır hastalıklar ve kayıplarla neticelenmiştir.

Kaynakça:

  1. Emet Erkin, Doğu Türkistan’dan Türkiye’ye göçler, Uluslararası Uygur İnsan Hakları ve Demokrasi Vakfı.
  2. Gün Osman Kubilay, yıl 2007, S.1, http://dx.doi.org/10.7827/TurkishStudies.44
  3. Başkaya, Muzaffer (2019). “Arşiv Belgelerine Göre Cumhuriyetin İlk Yıllarında Doğu Türkistan’ın Genel Durumu ve Türkiye ile Kültürel Münasebetler”. bilig – Türk Dünyası Sosyal Bilimler Dergisi 89: 215-236. ** Dr. Öğr. Üyesi, Trabzon Üniversitesi, Fatih Eğitim Fakültesi, Türkçe ve Sosyal Bilimler Eğitimi Bölümü – Trabzon/Türkiye.
  4. Can Turan, Doğu Türkistan, Türk Yurdu Dergisi Şubat 2009 - Yıl 98 - Sayı 258