Bir süredir yazmaya devam ettiğim cezaevi hatıralarımda aslında başköşeye konacak kişi, şüphesiz Ahmet Emmidir. Ahmet Emmi ile ilgili hatıralarımızı tam yazsak kapsamlı bir kitap olur. Ahmet Emmi cezaevindekilerden çok farklı birisidir. Bir defa suçlu olduğunu kabul eden tek tutuklu diyebilirim. Cezaevine düşen hiç kimse ben suçluyum demez. Yeni içeri düşen birine, içeridekiler yaklaşarak neden geldiğini, suçunun ne olduğunu sorarlar. Verilen cevap genellikle “benim hiçbir suçum yok, beni haksız yere getirdiler” olur. Soruyu soranlarda hemen yeni tutuklananı dalgaya alır “belli oluyor canım, senin bir suçun yok, sen Cuma namazı kılmaya gitmiştin, seni cami çıkışında aldı getirdiler” diye takılırlar.

Ahmet Emmi toplu olaylarda bir kişinin linç edilerek öldürülmesine katılmış, önce maktulün kafasına taş vurarak düşürmüş, sonrada elindeki silahı alıp kırmış ve diğerleri ile beraber 0, şahsın ölümüne sebep olmuşlar. Böyle olduğu için suçluluk kompleksine kapılmış, akşam-sabah beni asacaklar diye dolaşırdı. Eline bir iki buçuk lira demir para alır, “yazı gelirse asarlar, tura gelirse asmazlar” der, devamlı parayı yere atardı. Bazen izleyenler, “Ahmet Emmi korkma asmazlar” derse, “yok-yok asarlar” derdi. Ahmet Emmi, seni asarlar” diyen olursa ona da, “Nah asarlar” diye şeyini gösterirdi. “Cezaevindeki ilk görüşmemizde bana bir rüyasını anlattı. Rüyasında uzun bir Selvi ağacına çıkmış, oradan aşağı bir ırmağa düşmüş ve sel almış götürmüş.” Bu rüyasını yine kendisi yorumlar, dışarı çıkamayacağını, cezaevinde asılacağını veya kendini öldüreceğini söylerdi.

Ahmet Emmi, ara sıra intihar denemeleri yapar, kimse görmesin diye başına battaniyeyi örtüp, iki çorabı bir birine bağlayarak boğazına bağlar ve iki yandan çekmeye başlardı. Battaniyenin altında da olsa ne yaptığı dışarıdan belli olduğu için bir kısım arkadaşlar, “Ha gayret Ahmet Emmi, bu sefer başaracaksın” diye takılırlardı. Nefes alması zorlaşınca yine kolları yanlarına düşer, intihardan şimdilik vaz geçerdi.

Bazen de, arkadaşlar bir araya gelir tam tekmil bir mahkeme kurulur. Bir kişi Ahmet Emminin Avukatlığını üstlenir, Ahmet Emmi Köy yaşantısın da döverek bir hayvanın ölümüne sebebiyet vermiştir; Savunma Avukatı bu suçunu sebep göstererek asılması gerektiğini söyler ve mahkeme heyeti de idam kararını verir, kalemi kırardı. Hapishane imkânlarıyla darağacı kurulur, bir beyaz gömlek giydirilir, yakasına suç yaftası asılır ve sarıklı Hocanın salâvatı eşliğinde sehpanın yanına götürülürdü. Ahmet Emmi hiçbir şeyi eksik koymaz, iki rekât namaz kılar, helâllik alınır ve son arzusu da sorularak üçayaklı tabureye çıkarılırdı. Kelimeyi Şahadet getirilerek yağlı ip boynuna takılırken, Ahmet Emmi bağırmaya başlar! Hanı son arzum, yerine getirmediniz? “Nedir Ahmet Emmi söyle yapalım.” “Tahliyemi istiyorum” der, oyunbozanlık ederdi.

 Bir keresinde intihar işini ciddiye almış, betona sürerek Jilet gibi keskinleştirdiği çay kaşığının kenarı ile boğazının kımırtlak üstünün derisini on santim eninde kesmiş ve alt kattaki ranzasına arka üstü yatmış, gözünü de tavanda bir noktaya takmış öyle yatıyordu ki görenlerin korkmaması mümkün değildi. Ahmet Emmi, ölmek için her yola başvururdu ama netice alamazdı ve “ne yapayım can tatlı” diyerek sözünü bitirirdi. Kolay ölmek için milletin anlattıklarını dinler, hemen kendine tatbik etmeye kalkardı. Bir defasında, askerlikte bir arkadaşımın iddiaya girerek otuz tane Şam tatlısı yediğini ve ölümden zor kurtulduğunu anlatmıştım. Bunu duyan Ahmet Emmi, gitmiş kantinden elli tane tatlı almış, banyoya girip kapıyı arkadan kilitlemiş ve tatlıların hepsini yemiş, biraz sonra yanıma geldi, “Bekıır senin dediğin gibi yaptım, elli tane tatlı yedim, yine ölmedim” diye hayıflanmaya başladı.

Bir defa da, Bizim Köylü Mehmet Amcanın Hamsi yediğini ve üzerine de yoğurt yiyince öldüğünden bahsetmiştim. Bunu duyan Ahmet Emmi, hemen kantine gitmiş, iki tane balık konservesi ve iki tane de yoğurt almış, birbirine katmış, yemiş; Yine geldi ki, “Bekıır, balığınan yoğurdu beraber yedim yine ölmedim, ben nasıl öleceğim” diye. Sade bu anlattıklarım değil, kendini öldürmek için yapmadığı kalmadı. Erzincan’ın alt tarafında ki Askeri cezaevinin olduğu yerlerde sivrisinek çok olurdu. Onları def etmek için aldığımız ilaçları alır, ağzına sıkıyormuş gibi yapardı ama ağzına değil çenesinin altına sıkardı. Velhasıl ölmek için birçok yolu deneyen Ahmet Emmi, bir türlü kendini öldüremedi, ama netice ne oldu? Onu gelecek yazıda göreceğiz inşallah.