Hindistan civarında devlet kuran Tuğlukların Sultanı Gıyaseddin Tuğluk han vefat ettikten sonra yerine büyük oğlu Yuna geçer. Prens Yuna babasının aksine ilme çok düşkün ve gerçekten çok büyük işler yapan bir hükümdar olur. .
 Prens Yuna, devrinin on altı dilini rahatlıkla konuşup yazabilen, gelen tüm elçilerle kendi dilleri ile fasih bir şekilde sohbet eden ve onlarla konuşan bir bilgindi. Astronomi, matematik ve Fizik alanında büyük çalışmaları olan ve bilime çok önem veren bir devlet adamıydı. Ayrıca devlet siyasetini çok iyi bilen ve bu siyaseti uygulamayı kendisine şiar edinmiş bir hükümdardı.
Her hafta Perşembe günü ülkesindeki büyük bilim adamlarını topladığı ve halkında katıldığı büyük toplantı salonları yaptırmış ve bu salonlardaki toplantıların bir çoğuna kendisi de katılarak görüş beyan etmiş, herkesin görüşüne açık bir şekilde cevaplar vermiş ve tartışmalar yönetmiştir.
 Çok ilerici fikirleri ile Hindistan’ı asırlar ötesine götürmek ister. Lakin halk onun fikirlerine açık ve hazır bir yapıya sahip olmadığı için karşı koyarlar. Meşhur seyyah İbn Batuta Hindistana geldiği zaman Tuğluk han onu misafir eder. Günlerce tartışırlar, sohbet ederler, konuşurlar. İbn Batuta Seyahatnamesinde Tuğluk hanla ilgili çok güzel ve farklı şeyler söyler.
 Mücadelesini ve fikirlerini açıktan açığa yaptığı ve kimseden çekinmediği için bir çok yerde kendisine Deli Yuna diye isim bile takmışlardı. İlk olarak vergi sistemini oturtur. Kuraklıktan vergileri ödeyemeyecek hale gelen, hatta tarlalarını bile sürüp de ürün yetiştiremeyecek hale gelen köylülerin tarlalarını devlet adına sürdürmeye ve ekili araziler haline getirmeye çalışır.
 Bütün icraatları halk yararına ve çok ilerici olduğu için halk tarafından garip karşılanır. Çünkü halk onun düşünce seviyesinin çok altında kalır. Siyasi tehlikelere karşı başkenti Daudabad şehrine taşımaya çalışır ancak etrafındaki bağnaz ve tutucu devlet adamları Delhi’yi bırakmak istemezler.
 Bakır ve kağıt para kullanarak hazinedeki altın rezervini koruma altına almayı ister ancak yine karşı çıkarlar. Oysa aynı tarihlerde Çin hükümeti kağıt para ve tahvil senedi kullanmaya başlamış, böylece ekonomisini bu yolla çok büyük oranda güçlendirmişti.
 Kral Yunanın bütün yenilik teşebbüslerinin tamamı, halktan ve hükümetten duvar gibi anlayışsızlıkla karşılanır. Ama yine de yılmaz mücadele eder. Fakat arzu ettiği neticeye ulaşamadığı için de derin bir üzüntü içine düşer.
 Yine bir gün asillerin toplanıp devlet işlerini konuştuğu bir mecliste, Prens Yuna fikirlerini söyler ancak her zaman olduğu gibi karşılık göremez. Bu arada ziyadesi ile hastadır ve hasta olmasına rağmen toplantıya katılmış ve etrafındakileri ikna etmeye çalışmaktadır. Kendisi gibi aydın ve cesur hocası etraftaki devlet adamlarının vurdum duymazlığı ve umarsızlığı karşısında daha fazla dayanamaz ve sarığındaki kıymetli bir elması çıkarır, yere vurup parça parça eder ve şöyle söyler,
-Gerçekler ancak gerçeği anlayan ortamlarda gelişir. Elmas da olsa kıymet bilmez bir demircinin eline düşürse sonu mutlaka demircinin örsü olur. Kıymeti kalmaz, parça parça olur.
 Muhammed Tuğluk ismini alan Prens Yuna kendisine çocukluğundan beri hocalık yapan bu derin düşünceli, feylesof ve alim hocasının elinden tutar, öpüp başının üstüne koyar, şöyle karşılık verir,
-Sevgili hocam, üzülmeyiniz. Durunuz. Biliyorum bana olan sevgi ve şefkatinizden böyle davranmaktasınız. Narin yüreğiniz bu çetin mücadelede yorulmama dayanamıyor. Ama bu hususta ben sizin gibi düşünmüyorum. Çünkü çalışmalarım sadece bugün için değildir. Hindistan’ın geleceği ve nice yarınları içindir. Tarih gerçekleri en iyi değerlendirecek sarraf terazisi ve mihengi kadar hassas bir yapıya sahiptir. Eğer memleketteki diğer elmasların kıymetinin ve yerinin neresi olduğunun meydana çıkmasına sebep olacaksa, bırakınız da bir elmas demircinin örsünde parça parça olup kıymetten düşsün.
 Günümüzde de böyle değil mi sevgili dostlar? Bir çok insan gerçek bir kıymet olduğu halde etrafındakilerin tavır tutumları maalesef bunun değerinin çok altında olduğu için sıkıntı verir.
 Büyük iş başarma düşüncesinde olan insanlar, etraflarındaki bu anlayışsızların mahalle baskısına aldırmadan doğru bildikleri ve insanlık için doğru olduğuna inandıkları hak davaları yolunda yılmadan ve yorulmadan yürümeye devam edeceklerdir.